İlkyardım Eğitiminin Dünü ve Bugünü
Prm. Habibe Höçük Köylü
İlkyardım Eğitmeni
1990’lı yılları hatırladığımızda her haber bülteninde “ilkyardım rezaleti” başlığı ile sunulan bir haber mutlaka gözümüze çarpardı. O yıllarda ülke olarak Acil Tıp sistemimiz ne yazık ki içler acısıydı. Acil yardım ambulansları yok denecek kadar az olduğu için acil durumla karşılaşan ve ilkyardım bilgisi olmayan halkımız hasta/yaralıyı arabasına atıp en yakın sağlık kuruluşuna sevk etmeye çalışırken, çoğunlukla hasta yolda hayatını kaybederdi. Sonraları devletimiz bu soruna bir çözüm arayışına girdi. Ekonomik gelişmelerle de paralel olarak bu alana ciddi bir yatırım yapıldı. Acil tıp sistemi revize edildi. Bu alanda hizmet vermek üzere acil tıp teknisyenleri, paramedikler ve acil tıp uzmanları yetiştirildi ve acil yardım ambulansları satın alındı. Sadece kara ambulanslarının da yetersiz kaldığı görülünce hava ambulansları da devreye girdi. Üstelik bütün bunlar kamu hizmeti olarak yani herhangi bir ücret talep edilmeden halkın hizmetine sunuldu. Artık acil durumla karşılaşan kişiler hastasını hastaneye kendisi götürmek zorunda kalmayacak bir anlamda hastane ayağına gelecek, acil tedavi olay yerinde başlatılmış olacaktı. Yaşanan bunca güzel gelişmeye rağmen hala sistemde bir tıkanıklık vardı. Benim de acil servis ve ambulanslarda görev yaptığım bu süreçte yaşadığım yüzlerce örnek hala zincirin en önemli halkasının eksik olduğunu gözler önüne seriyordu.
Zincirin En Önemli Halkalarından Biri İlkyardım
Evet, acil yardım ambulanslarımız oldukça donanımlı ve olay yerine en kısa zamanda ulaşıyor. Ancak olay yerine ulaşma süresi çağrı alındıktan sonra ortalama 10 dakika. Bu süre belki kısa gibi görünüyor lakin insan hayatı için çok kritik; acil durumlarda özellikle ilk 5 dakika insan hayatı için altın dakikalar olarak adlandırılır. Bu altın dakikalar boşa harcanırsa-ki hep böyle olurdu- hiç istenmeyen sonuçlarla karşılaşılır. Ambulansla olay yerine ulaştığımızda şöyle dediğimiz çok oldu “ Ne yazık ki iş işten geçmiş. Hastanın yanındaki kişiler ilkyardım yapsaymış belki hasta kurtulurmuş ancak yanındaki insanlar ilkyardım yapmadığı için bizim yapacağımız bir şey kalmamış…” Hastane acil servislerinde biraz daha vahim bir tablo olurdu. Kulaktan dolma yanlış bilgileri uygulayan hasta yakını hastasına o kadar çok zarar vererek hastasını getirirdi ki, hastaneye şunu da söylediğimiz çok oldu: “Keşke yanında kimse olmasaymış belki hasta kurtulurmuş ancak yapılan yanlış müdahaleler yüzünden bizim yapacağımız bir şey kalmamış.” En acısı bunu yapanlar kimi zaman en yakınları, en çok sevdiği insanlardı.
Ve sene 2002 Sağlık Bakanlığı bir yönetmelik yayınladı. Artık her kamu kurumu ve her özel kurum çalışanları şayet tehlikeli bir alanda çalışıyorsa % 10 oranında, tehlikesiz bir alanda çalışıyorsa % 5 oranında ilkyardımcı olmak zorundaydı. Hayat kurtarma zincirinin en önemli halkası da tamamlanacağı için bu süreç biz eğitmenleri oldukça heyecanlandırmış, amacımıza ulaşıp ulaşamayacağımız konusunda da tedirgin etmişti.
2005 yılından itibaren ülkemizde yoğun bir şekilde ilkyardım eğitimleri başladı ve bu süreçte aktif olarak rol aldım. Zoraki başlayan bir süreç olması ve ilkyardımın gönüllülük esasıyla yapılabileceği gerçeği ve ilkyardımcı olmak için asgari 16 saatlik eğitimin tercih edilmesi, üstelik müfredatın çok yoğun olması beni endişelendiren konulardı. Fakat gördüm ki her ne kadar zoraki de olsa halkımız bu konuda o kadar çok yanlışı doğru zannediyor ve müdahale adına o kadar az şey biliyor ki. Eğitimi alan katılımcılarımız eğitime zorla gönderilmiş olsalar bile öğrendiği bilgiler sonrasında “Ne kadar faydalı ve keyifli bir eğitimdi, hiç bu kadar güzel bir eğitim almamıştım, iyi ki gelmişim.” diyerek eğitimden ayrıldılar. Süre her ne kadar yetersiz olsa da kursiyerlerimizin bu eğitimi aldıktan sonra yanlış bir müdahale yapmayacaklarından emin olduğumuz için eğitim sonrası aldığımız geri bildirimler bizi rahatlattı ve kursiyerlerimizle eğitim sonrasında da iletişime devam ettik. Ben şimdiye kadar 10000’den fazla kişiye sertifikalı ilkyardım eğitimi verdim. Bana geri dönen kursiyerlerden gördüğüm kadarıyla sağlık sektörüne çok uzak mesleklerde çalışmasına rağmen bu eğitimi aldıktan sonra hayat kurtaranlar oldu. Eğitim öncesinde tahayyül bile edemeyeceği suni teneffüs kalp masajı gibi uygulamaları gerçek hayatında karşılaştığında yaparak, eğitim almayan kişilerin “öldü” diye yorumladığı hastaları hayata döndüren ilkyardımcılarımızı gördüğümde verdiğimiz eğitimin amacına ulaştığına kanaat getirdim.
Bu süreçte çok önemli bir toplumsal yükümlülüğü yerine getirdiğimiz inancıyla Çankaya İlkyardım Eğitim Merkezi olarak bu sürecin en verimli şekilde geçmesi için neler yaptığımıza gelince, şunu çok iyi biliyoruz: İlkyardım görerek, duyarak, okuyarak öğrenilmez, ilkyardım ancak uygulayarak öğrenilir. Merkez olarak ne kadar çok uygulama yaparsak o kadar kalıcı ve verimli bir eğitim olacağını düşündüğümüz için uygulama ağırlıklı bir eğitim sunuyoruz ve kursiyerlere tatbikatlar yaptırıyoruz. Böylelikle kursiyerlerimiz başına bir şey gelmeden önce neler yapacağını bizzat yaparak öğrenmiş oluyor. Eğitmen seçiminin önemli olduğunu düşünüyoruz. Daha önce acil müdahalede hiç bulunmamış sadece kitabi bilgileri sunan bir eğitmenin bu konuda eksik kalabileceğini düşündüğümüz için acil müdahale tecrübesi olan eğitmenlerle çalışıyoruz. Eğitim sonrası mutlaka değerlendirme formlarımızı kursiyerlerimize doldurtup, onların görüşleri ışığında revizyonlar yapıyoruz ve kursiyerlerimizin hem eğitim esnasında hem de sonrasında ilkyardımla ilgili sorunlarında yanlarında oluyoruz. Eğitim salonunun konforu, kullanılan malzemelerin yeterliliği ve teknolojik olması ve ileri eğitim tekniklerinin kullanımı konularına azami özen göstererek kursiyerlerimizin beklentilerinin üzerinde bir eğitim sunuyoruz. Bütün bunların yanında kursiyerlerimizin sınav başarı oranını da önemsiyor, bu konuda gerekli desteği veriyoruz. İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan ve ilkyardımcı olabilmek için gerekli olan 100 üzerinden en az 85 alma zorunluluğu eğitim almadan önce kursiyerlerimizin gözünü korkutsa da eğitim aldıktan sonra bu notu almanın hiç zor olmadığını görüp rahatladıklarını fark ediyoruz.
Çankaya İlkyardım Eğitim Merkezi olarak son 1 yılda 650 katılımcımızı sertifikalandırdık. Eğitim sonrası değerlendirme formlarından çıkan sonuç: Öğrenim Hedefleri, Eğitimin Ortamı, Eğitimin İçeriği ve Eğitmenin Başarısı başlıklarında sorduğumuz sorulardan % 100 memnuniyet derecesi çıkmış, şimdiye kadar olumsuz görüş beyan eden herhangi bir kursiyerimiz olmamıştır. Eğitim sonrası İl Sağlık Müdürlüğünce yapılan sınavda % 98 başarı oranı sağlanmış bu da katılımcıların ve firmaların memnuniyetini arttırmıştır. Açık uçlu olarak görüş beyan eden katılımcılarımızdan en sık duyduğumuz geri bildirimler: “Şimdiye kadar aldığım eğitimlerin içinde en keyifli ve en faydalısıydı, keşke daha uzun sürseydi… Ne kadar çok yanlışımız varmış, keşke bu eğitimi daha çok kişi alsa… Beklentilerim üzerinde bir eğitimdi, çok şey öğrendim, artık acil durumda müdahale yapabilecek kadar özgüven kazandım…”şeklinde.
Eskiyle kıyaslandığında ülkemiz acil durumlara müdahale konusunda hem halk bazında hem de sağlık personeli olarak çok daha donanımlı. Kendiniz, aileniz, sevdikleriniz, iş arkadaşlarınız ve tanımadığınız insanların hayatı için 16 saatinizi ayırarak Çankaya İlkyardım Eğitim Merkezi gibi profesyonel bir merkezden eğitim alarak ilkyardımcı olmak sizce de iyi olmaz mıydı?